Gönül ülkesinin, sade vatandaşının, hükümsüz kılınabileceği bir kimliğe sahibim.
Beni
ben yapan nedenler, kimliğimin ’15
yaşından itibaren fotoğraf yapıştırılabilir’ çerçevesinde bulunmayan fotoğraftaki
kırışıklıklar kadar fazladır. Her bir çizgi gönül ülkemin sürgünün resmidir.
Lakin
göremezsin!
***
O
çizgiler ki, 15’ini geçmiş 20 yaşa yakın birinin fotoğrafının eklenmesiyle
toprağa düşmesinin ifadesidir.
Ey
gönül ülkesi, kanım damarlarımdan taşarken doğu görevine batı kalarak düştüm
toprağına.
Süregelen
hayatlara inat topraklaştım. Gözlerim göklerde yer edinmeye çalışırken, ben
sırtımı toprağa yasladım.
‘O’ndan
geldik O’na döneceğiz’ dercesine…
Beklenti
hayatları, saplantı düşüncelere bıraktım.
Yapbozumun
parçası hala bir eksik…
Tamamlayamadım,
tamamlanmıyor kimliksiz kalışıma işaret olarak o parça hep eksik.
Şairin
dediği gibi ‘ Eksiklik kendi özümde’
Kendi
kendini tüketen yalnızlıkta, ağaçlara bez bağlarcasına ve ulu kam’ın davuluna
vurucasına uzaklaştım, sırtımı dayadığım topraktan bedenimi ayırdım.
Kendi
kendime sorularımı usulca haykırdım.
Çare
mi oldu dersin?
Bilemezsin!
***
Heyhat!
Göğün
kilidini göster deseler ne sunacaksın onlara, gösterebilir misin?
Anahtar
sende(!), oysa ki tüm kilitler gökte… Uzattığın an anahtarın, boşlukla
münakaşada.
Arayanın
mı, arananın mı manasızlığında nikotin çekiyorsun ciğerlerine.
Bir
nefeslik ömrüne binlerce nikotin sığdırıyorsun…
Yüreğinin
ortasına gerçekleşmesini dünyaya değişeceğin o düşünce oturuyor.
Bir
Kağan’ın emrinde, otağından ve yârinden ayrılıp kılıcını Tanrı Dağı için
kınından çıkarma niyetindesin.
Hayali
bile güzel deyip tamamlayamadığın o yapbozdaki parçanın bir özlemden ötesi
olmayacağı teyit ediyorsun!
O
eksik parçanın kainattan daha öte alemlere ait hayallerin, isteklerin,
beklentilerin, olurların ve olmazların hepsini sığdırmış olarak buluyorsun
kendini yine kendinde..
Ve
yenisini ekliyorsun,
2200
yıl öncesine senin Kağan’ın Metehan devrine, Amu Derya ve Siri Derya arasında Maveraünnehir’de
doludizgin at binip nefes aldığını hissediyorsun.
Sonra
mı?
Atalarının
hayat buldukları Orta Asya bozkırında iken sürgün ülkenin kimlik arayışından
ziyade gözlerini göğe, sırtını toprağa yaslıyorsun.
‘O’ndan
geldik, O’na döneceğiz’ dercesine…
Makaleyi Hemen Yorumla |
Yorumlar Bu içeriğe henüz hiç yorum yapılmamış. |