"Ne yaşadığı hayatı beğenen ne de yenisine gidebilecek kudreti
kendisinde görenler vardır. Gelgitleri çoktur, kararsızlık içinde bocalarlar.
Durgun bir suda çalkalanan gemi enkazı gibi sessiz, sedasız yüzenler de
vardır. Suya sabuna dokunmazlar, arada ve arafta beklerler.
Bazıları dürbünün ters tarafından bakıp, rüzgârın yönünü şaşırıp, suyun
akış istikametinin zıddına kulaç atarlar. Nafile çırpınmak budur.
Fecir vakti ağaçlardan kalkan karga sürüleri nasıl sağa sola telaşla kanat
çırpıyorsa, sisli ortamlarda pusuya yatanlar aynıdır.
Hiçbir şey yapmadıkları, hiçbir yaraya merhem olmadıkları halde haksız
eleştiri ve haddi aşan hakaretlere resmigeçit yaptıranlar da vardır.
Bunlar sorumluluk almazlar, inisiyatif üstlenmezler, yangın varsa benzin
dökerler, yoksa kibrit çakanları teşvik ve taltif ederler.
İlk uçuşunu yapmaya hazırlanan kırlangıç yavrusu gibi ürkek, çekingen,
tereddütlü mizaçlar ise tarihin pasif ögesi, edilgen bir yanıdır.
Büyük dava ve ülküler kişisel çıkar ve şahsi hesaplarla çelişir. Yürekte
yeşeren sevdalar karşılıksızdır, samimidir, çıkarsızdır, cüretlidir.
Klikler, sinsi kulisler, maksatlı lobiler, melanet senaryolar, sanal
iddialar, asılsız sözler alev karşısında saman gibidir; yani anlamsızdır.
Faal bir muhayyile, çalışır bir şuur, temiz bir vicdan, güçlü bir ahlak,
dik bir duruş hiçbir dünyevi vaade, hiçbir operasyona tamam demez.
Ana gövdeyi yıkıp başı yükseltmek, ağacı kesip gölgesinden medet ummak
kadar beyhude bir uğraş, tarihi bir sapmadır. Buna da izin verilemez.
Korkaklarla zafere değil, bozguna yürünür. Türklüğün cevherini küresel
dayatmalarla çembere alma teşebbüsü önce milli vicdandan dönecektir.
Ne düşüncelerle mücadeleye atılıp da yıkıcı bir akıbetin kucağına
düşmüşlerin acılı hikâyelerinden ders alınmış, tekrarı da olmayacaktır."
***
Türk
milliyetçiliğinin ve Ülkücü Hareketin Lideri Devlet Bahçeli bir akşam sosyal
medya hesabından bu cümlelerle seslenmişti. Bu mesaj aslında sana, bana, şuna,
buna verilen anlamlı bir mesajdı. Bol sitemli, bol uyarılı idi. Anlayan anladı.
Ama anlamamış gibi rol yapmayı sürdürenler oldu.
Aylardır
izledik bazılarını. Sustular, sindiler, pustular. "Ne olur ne olmaz" dediler. "Bir önümüzü görelim, dengeleri koklayalım" dediler.
Değişim treninin makinistlerine haber yolladılar. Adamlarını "vagonda yer tutsunlar" diye
de erkenden oraya gönderdiler. "Bende
sizin gibi düşünüyorum ama…" diye başlayan cümlelerle vagonda açık
kapı bıraktılar. Ruhunu oraya çoktan sattılar ama bedenlerini yine de burada
tutmayı denge saydılar. Gece-gündüz değişimcilerle oturdular- kalktılar.
Oturdukları ortamlarda daha değişimciler lidere laf söylemeden, bunlar lideri
eleştiren lafları sıralamaya başladılar.
Yedi düvel
MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi devirmek için medyasıyla, parasıyla, algı
operasyonlarıyla, kandırılmış insan yığınlarıyla kirli emellerine ulaşmak
amacıyla adeta Haçlı Seferi düzenlerken, bunlar savunmak ve korumak için bir
cümle kurmaktan aciz kaldılar. Sosyal medyada 140 karakterden oluşan, "MHP'yi ve Lideri koruyan "
bir twit atamadıkları gibi, savunmak ve korumak adına yapılanları paylaşmayı
kendilerine eziyet, külfet kabul ettiler. Savunma ve korumayı fazlasıyla
yapanlarla da dalga geçtiler. Hatta "Herkes
iyi olur, sen kötü olursun. Yapma" diye akıl bile vermeye kalktılar.
Bu süreçte bunların en sevdikleri politika "Dengeyi
kur, bekle-gör" oldu.
Lider
konuşurken surat eğenler, lider uyarırken dudak bükenler radara yakalandılar
hep… Kapalı kapılar ardında başka iken, Liderin yanında sadakat masalları
anlattılar.
Cilalayıp
pazarladıkları kişiler sırıta sırıta değişim trenine atlarken "Ayıp olur, nereye gidiyorsun"
diye ar edip arkalarından seslenmediler.
Vefayı,
adamlığı, sadakati aradık hep sağımızda, solumuzda…
Bir vefası
için çırpınanları gördük, bir de vefasızlık için çırpındıkça batanları…
Bunlar karşımıza bazen bir divan üyesi,
bazen bir milletvekili, bazen bir MYK üyesi, bazen bir il başkanı, bazen bir
ilçe başkanı, bazen bir belediye başkanı, bazen bir ocak başkanı, bazen
bir sendika başkanı, bazen bir danışman, bazen bir gazeteci, bazen bir
televizyoncu, bazen bir sanatçı olarak çıktılar.
Bu manada
herkesin anısı olmuş, herkesin hatıraları birikmiştir.
Bu
manzaraları görünce Mehmed Âkif Ersoy'un bir gün dostlarına şöyle yakınması
aklımıza geldi:
"İkiyüzlüleri sever oldum, çünkü
yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım."
Rahatsızsan
açıkça yol al…
Ruhun "orada" iken, sen niye "burada" rolleri oynuyorsun?
Nedir bu çok
yüzlülük?
Nedir bu
omurgasızlık?
Nedir bu "Dengeyi kur, bekle-gör"
politikaları?
Liderin
etrafında MHP'yi savunma, koruma refleksi kuramıyorsan onun yanında niçin
çeşitli sıfatlar taşıyorsun ki?
Bu hareket
sizin mücadelesiz, ruhsuz, renksiz, dengeci halinize katlanmaya mecbur
mu?
"Gelene ağam, gidene paşam" duruşunuza katlanmak zorunda mı?
Ruhun orada,
bedenin burada…
Kime ne
faydan olur bu halinle?
Kimi
kandırıyorsun söyle?
Keşke ilk gün
satıp gidenler kadar net olsaydınız!
Keşke son ana
kadar bekleyip, son anda değişim vagonuna atlama zavallılığı gösterenlerin
cesaretinde olsaydınız!
Bu hareket
içinde bir arınma olacaksa bu önce sağımızdakinden, solumuzdakinden olmalıdır.
Bu arınma senden, benden başlamalıdır. Karşımızda duran zaten yolunu çizmiş,
gezmediği parti kalmamışları, ideolojisi ve davası olmayanları kendine önder
olarak seçmiş… "Ben Ülkücü değilim,
demokratım" diyenlerin şakşakçılığında yerini çoktan almış… Onlara ne
söylerseniz söyleyin artık beyhude çabadır.
Bu davada yol
yürünecekse davasını, liderini, partisini korkusuzca koruyanlarla ve
savunanlarla olmalıdır. Ne olursa olsun ikiyüzlülerle, dengecilerle,
omurgasızlarla, renksizlerle yol yürünmeyeceğini artık herkes anlamalı ve
görmelidir.
Bu süreçte
susanları, pusanları, sinenleri, dengecileri, renksizleri göz önüne
getirirseniz ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
Davasına,
partisine, liderine bağlı olup, samimi bir şekilde "eksiğimiz bunlar, yanlışımız bunlar, bunları onarmalıyız"
diyen herkesle kucaklaşıp, sağlıklı bir arınma bu dava içinde bir an önce
gerçekleşmelidir. Yanımızda görünüp maske takanlardan ve rol yapanlardan
arınmak önceliğimiz olmalıdır. Aksi halde bunlarla aynı havayı teneffüs etmek
hepimize zül olacaktır.
Lider Devlet
Bahçeli'nin "Önümüzde arınma
mevsimi vardır. Önümüzde iç muhasebe dönemi bizleri beklemektedir."
Sözü bu manada anlamlı ve önemlidir.
Davasına,
partisine, liderine yapılan kahpe saldırılar karşısında Bozkurt gibi göğüs
gerenler, davasını korumak için şanlı mücadele verenler, dik duruşunu hiçbir
şartta bozmayanlar hepinize selam olsun…
Sizlerin
varlığı, davanın gelecekteki en büyük güvencesi olmuştur.
Bu süreçte bunu
satanlara, kaçanlara, hançeri elinde olanlara her daim gösterdiniz. Hepinizden
Allah razı olsun…
SATANLARDAN, KAÇANLARDAN OLMAYACAĞIZ!
https://www.facebook.com/bozkurtcaps/videos/1668700156715368/