Tüm vedalar hüzünlüdür.
Evet, bugün de bir veda vakti…
Nerdeyse ömrümün yarısını adeta bir aile ortamında
geçirdiğim Ortadoğu gazetesine, sosyal medya hesaplarımdan günler öncesinden
duyurduğum gibi veda ediyorum.
Ortadoğu gazetesine lise yıllarımda "okuyucu köşesinde" yazarak
başlamıştım. Şimdiki gibi, internet yoktu, mail yoktu, cep telefonu yoktu
yazılarımı mektup olarak gönderiyordum. Günler sonra da yazımın "okuyucu köşesinde" çıkmasını
bekliyordum. O günlerde yaşadığım hazzı inanın hiçbir şekilde tarif edemem. Her
çıkan köşe yazımın kupürünü özenle dosyalar ve saklardım. Gençliğin verdiği
heyecanı da buna eklersek, gerçekten güzel başlangıç yaptığımız ve çok zevkli
günlerdi.
2000 yılının başında da Ortadoğu Gazetesinde
kendime ait bir köşem oldu. O günden bu yana gerçekten mücadele dolu yıllar
yaşadım.
Dostumuz da, düşmanımız da takdir eder ki, gerçekten korkusuzca bir
mücadele verdik. Adeta gözümüzü budaktan sakınmadık, tehditlere boyun eğmedik.
18 yıl içinde zamanımızın büyük bir kısmı adliyede
geçti.
Bizi susturmak ve sindirmek isteyenler adları geçmeyen yazılarımızı bile
mahkemeye taşıdı. Sanırım Türkiye'de hakkında benim kadar dava açılmış başka
bir yazar yoktur. İnandığımız doğruları savunma ve koruma adına kimseye
eyvallahımız olmadı.
Ortadoğu gazetesinde geçen 18 yıllık yazarlık
süresi içinde bizi düşmandan gelen hiçbir saldırı yormamıştır.
Yorulduğumuz günler olduysa da inanın dost görünümlü kişilerin
ikiyüzlülükleri ve maskeli yüzleriyle uğraşmaktan olmuştur.
Düşman olanların saldırıları bize sürekli mücadele azmini yüklerken,
dost görünümlü kişiler azmimizi kırmaya çalışmıştır.
Gün geldi, iftiralara uğradık.
Gün geldi, yalanlarla boğuştuk.
Gün geldi, mücadelemizde yalnız kaldık.
Gün geldi, herkes susarken biz haykırdık.
Gün geldi, maskeleri düşürdük.
Gün geldi, davamıza yapılan kumpasları çözdük.
Gün geldi, Ülkücü Hareket üzerinde oynanan oyunları bozduk.
Gün geldi, sırf susturmak için başka gazetelere transfer teklifinde
bulundular.
Gün geldi, MHP üzerinde hesapları olanlar etkisizleştirmek için bize
makam ve para teklifinde bulundular.
Hiçbir manzara karşısında kalemimiz liderin ve davanın çizgisinden zerre
sapmadı.
Bundan sonra da nerede olursak olalım bu çizgiyi
korumak bizim için namus, bizim için şeref olacaktır.
Çünkü ikiyüzlülüğün, sahtekârlığın, namussuzluğun,
nemelazımcılığın, vurdumduymazlığın, hayatı makam ve para olanların toplumda
etkinliğinin arttığı böylesi bir atmosferde, bizi ayakta tutan davaya olan
inancımız ve dava adamlığı, dürüstlüğü, vizyonu, vefası bize her daim ilham
olan, yaşama ve mücadele azmi veren Liderimiz Devlet Bahçeli'dir.
Allah inancımızı eksiltmesin, Liderimizi başımızdan
eksik etmesin…
Dile kolay 18 yıl…
Bugün itibariyle bir vedayla geride kalıyor.
Unutulmayacak mücadele günleriyle, unutulmayacak
anılarla…
Bir vedanın arkası bir makam değişikliği, herhangi
bir görev değişikliği değildir.
Son bir haftadır sosyal medya üzerinden üretilen
dedikoduların hiçbir gerçeklik yönü yoktur. Kiminin art niyetli, kiminin iyi
niyetli olarak büyüttüğü dedikodular, fitneyi güçlendirmekten öteye
gitmemektedir.
Her türlü makam testinden, nefsine yenilmeden geçmiş şahsım için, lütfen
kimse benim adıma çeşitli dedikodular üretmesin. Birçoğunun gelecek kaygısıyla
oturmak için kırk kılığa girdiği makamlar, benim için 'davaya hizmet etmek' dışında hiçbir özellik taşımamaktadır.
Liderimizin emrinde, görevimin başındayım.
Bunun dışında şahsıma yönelik hiçbir kişi ve kurumunun üzerimde
sağlayacağı etki yoktur.
Ortadoğu gazetesindeki yazarlık görevimden de biraz
dinlenme, biraz yenilenme, biraz düşünme, biraz eşim ve kızım Güntülü'ye vakit
ayırma adına ayrılıyorum. Vedalar hüzünlüdür ama mücadele öyle yahut böyle
devam edecektir.
Bir Yıldıray Çiçek giderse, yine kalemini
satmayacak yüzlerce Yıldıray Çiçekler vardır.
Türk milliyetçiliğine büyük hizmetler etmiş,
mazisinde şehit ve gazi yazarları olan Ortadoğu Gazetesine veda etmek elbette
kolay değildir. Ama kader anı geldiyse bunun önüne geçecek hiçbir güç de
yoktur.
Ortadoğu gazetesinin kurucu sahibi Zeki
Saraçoğlu'nu rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli Zeki Saraçoğlu'nun vefatından sonra
Ortadoğu gazetesini ayakta tutan kıymetli eşi Belkıs Saraçoğlu'na da
şükranlarımı sunuyorum.
Gazetemizin Yazı İşleri Müdürü Mehmet Müftüoğlu'na,
Genel Koordinatörü Meryem Bozdağı'ya, Ankara Temsilcisi Orhan Karataş'a ve
Genel Yayın Yönetmeni Tarık Tavadoğlu'na gazeteyi aile ortamı yaptıkları için
özellikle ayrıca teşekkür ediyorum. Gazetemizin tüm emektar kadrosuna bugüne
kadar gösterdikleri ilgi, alaka ve destek için de teşekkürü bir borç ödeme
olarak biliyorum.
Allah hepinize sağlıklı, huzurlu ve mesleğinizde başarılı yıllar nasip
etsin…
Ve Ortadoğu gazetesinin samimi ve fedakâr
okuyucuları sizleri hiç unutur muyum?
Hesapsız, riyasız, içten destekleriniz bizlere 18
yıl boyunca en büyük manevi destek olmuştur. Sizlerden yazılarımız için
aldığımız buram buram samimiyet kokan bir mesaj, bir telefon bu dünyamızın en
büyük ödülü olmuştur. Allah ömür verdiği sürece de kalemimiz sizin
samimiyetinize asla ihanet etmeyecektir.
Çağımızın büyük şairlerinden olan, değerli
sanatçımız, kıymetli dostum Ali Kınık'ın geçmişte bana ithaf ettiği "Sonbahar Bozgunu" isimli bir
şiirde
"Çayın var mı?
Kalemin var mı?" diye
sesleniyordu.
Çayımız da var, kalemimiz de…
Çayımız hala sıcak, kalemimiz hala dosta güven,
düşmana korku verecek kadar keskin…
Hoşça kalın…
Makaleyi Hemen Yorumla |
Yorumlar Bu içeriğe henüz hiç yorum yapılmamış. |