Türkiye'de Abdullah Gül
dendiği vakit hep İngiltere akla geliyor. Abdullah Gül ne zaman Türkiye'de bir
hareketliliğe soyunsa "İngiltere'den
mesajı aldı" şeklinde yorumlar yapılır. Abdullah Gül'ün
İngiltere'nin Exeter Üniversitesi'nde okuması, İngiltere Kraliçesinin
2008 yılında ona "Büyük
Şövalye Nişanı" takması ve 2010 yılında yine ona eliyle "Chatham House" ödülünü
vermesi, sürekli İngiltere'ye gidip gelmesi bu iddiaları
güçlendirmektedir.
Abdullah Gül'ün bugüne
kadar milli hiçbir konuda duruşu, düşüncesi görülmemiştir. Gerek başbakanlığı,
gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde bir tane numune bile göstermek mümkün
değildir.
Ermeni, PKK ve Kıbrıs
açılımı başta olmak üzere tüm açılımlarda hangi duruşu sergilediği arşivlerde
bulunmaktadır.
Yaptığı her davranışının
İngiltere'de memnuniyet yaratması bu dostluğun çimentosu durumundadır.
Uzun zamandır sessiz olan
Abdullah Gül, KHK eleştirisiyle ortaya çıktı.
Abdullah Gül'ün CHP, HDP,
FETÖ ağzıyla "KHK'nın yazımındaki
hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı
vericidir." Açıklamasını yapması, Abdullah Gül'ü yine gündeme
taşımıştır.
Milli meselelerde ağzını
açmayıp, KHK konusunda "kaygı"
mesajları vermesi CHP, HDP, FETÖ gibi gayrı milli unsurlardan destek
almasını sağlamıştır.
PKK'nın siyasi taşeronu
HDP'nin milletvekili Garo Paylan'ın "Bu
girdaptan çıkarmayı vaadeden herkesle çalışmalıyız. Abdullah Gül'ün de
sorumluluk alması gerekir, Abdullah Gül'e de ihtiyaç var" açıklaması
ve CHP'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a cevap verirken, Abdullah Gül ile beraber
Bülent Arınç'ı da "Bay Kemal'in kayığına
birlikte yola çıktığı arkadaşlarının bindiğini itham ediyor. Keşke
binseler." Şeklinde savunması ve onları kayığa davet etmesi Abdullah
Gül'ün Türkiye'de kimleri mutlu ettiğinin de belgesidir.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun
aylar önce katıldığı bir televizyon programında onu "Kendisine her zaman saygım var. 8 ay önce falan görüştük, ülkenin
durumu hakkında konuştuk. Abdullah Gül büyük ölçüde tarafsız bir
Cumhurbaşkanlığı yürüttü. Bizler nasıl ülkenin sorunlarıyla ilgili
kaygılarımızı dile getiriyorsak sayın Gül de getiriyor." cümleleriyle
tarif etmesi, Abdullah Gül'ün artık AKP'ye değil, CHP zihniyetine yakın
olduğunu göstermektedir.
15 Temmuz'da FETÖ'ye karşı
direniş gösteren, canını ortaya koyan sivil vatandaşların hukuki olarak güvence
altına alınması, terör örgütlerinin uzantılarını, tüm terör örgütlerinin sesi
CHP'yi rahatsız etmiştir de, Abdullah Gül'e ne olmuştur?
Gerçi Abdullah Gül hangi
gün milletin yanında yer almış ki, FETÖ konusunda milletin yanında yer alsın?
Geçmişte "Kürt sorunu konusunda güzel şeyler
olacak" diyerek PKK açılımının işaret fişeğini atan Abdullah Gül, PKK
açılımı konusunda göremediği "muğlaklık,
hukuk devleti anlayışı açısından kaygı verici" hali neden FETÖ'ye
karşı mücadele eden insanların hukuki olarak güvence altına alınmasında görmektedir.
MHP Lideri Devlet
Bahçeli'nin Abdullah Gül'e yönelik "İnsanlar
sokakta birbirlerinin kafasına sıkarmış, iç savaş çıkarmış, militarist bir
toplum ve devlet yaratılıyormuş. 11. Cumhurbaşkanı Gül de hukuk devleti
açısından muğlak ve kaygı verici buluyormuş. Ben de vehme kapılmış bu
zihniyetleri endişeyle takip ediyorum. 15 Temmuz'da devletin bekası için
millete tarihi bir görev düşmüştür. Ve bu görev icra edilmişken, sonucu
itibariyle gelecek yıllarda doğabilecek risk, tehlike ve cezai sorumluluğun önceden
bertaraf edilmesi milli şuur ve ruhun kaçınılmaz icabıdır." Şeklindeki
tepkisi de bu yüzdendir.
Abdullah Gül'ün KHK
açıklamasından sonra 2019 için "ortak
aday" olarak konuşulması da bir plan dahilinde hareket edildiğini
göstermektedir. "Hayır Cephesi"
Abdullah Gül'ün KHK açıklamasında adeta boncuk bulmuştur. Abdullah Gül artık "Hayır Cephesinin" parlayan
yıldızıdır. Zaten Abdullah Gül 16 Nisan referandumunda oyunu "Hayır" olarak verdiği de
güçlü ihtimaldir.
Abdullah Gül İngiltere'nin
işareti, Hayır Cephesinin gazıyla nereye kadar gider onu bilmiyoruz. Ama
Abdullah Gül'ün bu milletin adamı olmadığı dün de belliydi, bugünde bellidir.
Abdullah Gül AKP'nin iç
meselesinden ziyade Türkiye meselesidir.
AKP geçmişteki
ihanetlerinden sıyrılmaya çalışırken, Recep Tayyip Erdoğan milli konularda daha
duyarlı olmaya çabalarken, Abdullah Gül'ün duruşu ve son KHK çıkışı düşmanlara
uzatılan el olmuştur. Abdullah Gül dün ne ise, bugünde aynı çizgisini
sürdürmektedir.
Sinsi beklentiler, sinsi
hamleler onun siyaset felsefesi olmuştur.
Abdullah Gül, son
açıklamalarıyla partisi AKP ile de arasını açmıştır. Artık o CHP'nin, HDP'nin "Abdullah Gül'e de ihtiyaç var"
şeklinde gazladığı kişidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bile
ilk defa bu kadar açıktan ve ağır bir şekilde onu eleştirmiştir.
Ama asıl ilginç olan
Abdullah Gül'ün ilk defa diklenir profili vermesidir.
Cesaret hapını
İngiltere'den, harekete geçirme gazını "Hayır
cephesinden" aldığını tahmin ediyoruz.